Öğrencilerle Orkestra Yolculuğu: Repertuvar Seçimi, Etkili Düzenleme Yöntemleri ve Çalışma Süreci
- bulentkk
- 14 Haz
- 8 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Haz
Öğrencilerin ortak bir müzikal hedef için bir araya gelerek gerçekleştirdiği toplu müzik etkinlikleri, bireysel becerilerin ötesine geçerek kolektif bir müzikal deneyime dönüşür. Bu tür etkinlikler, estetik zevkin yanı sıra özgüven, sosyal beceriler ve bir topluluğa ait olma hissi kazandırır. Araştırmalar (Burak ve Baş, 2024; Hallam, 2010; McPherson ve Welch, 2018; Zhan, 2025), grup içinde müzik yapmanın bireyler arası iletişimi güçlendirdiğini, sosyal bilişi desteklediğini, özgüven kazandırdığını ve işbirliği becerilerini geliştirdiğini göstermektedir. Bir orkestraya katılmak, düzenli pratik yapmayı ve provalara devam etmeyi gerektirir. Bu da öğrencilerin hayatlarının diğer alanlarına aktarabilecekleri disiplin, sorumluluk ve zaman yönetimi becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Bireysel pratik, özellikle öz disiplin gibi kişisel güçlü yönlerin gelişimine katkı sağlarken, akranlarla birlikte ses bütünlüğü oluşturmak için harcanan kolektif çaba, takım ruhu ve iş birliği becerilerini pekiştirir.
Yirmi yılı aşkın süredir hem profesyonel orkestralarda viyola çalmış hem de öğrenci orkestraları kurarak onları yurt içi ve yurt dışındaki etkinliklere hazırlamış bir müzik eğitimcisi olarak, okul ortamında orkestra oluşturmanın ve bu topluluğu performansa hazırlamanın ne denli zahmetli bir süreç olduğunu yakından deneyimleme fırsatı buldum. Bu deneyime dayanarak, akademik hedeflerin ve bu hedeflere bağlı kazanımların sanatsal faaliyetlere kıyasla ön planda tutulduğu okullarda, orkestra gibi bir oluşumun düzenli ve verimli biçimde sürdürülebilmesinin yalnızca titiz ve ayrıntılı bir planlamayla mümkün olabileceğini söyleyebilirim.
👉Öğrencilerden oluşan orkestralarda çalışma sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için, müzikal içeriklerin öğrencilerin teknik yeterlilikleriyle uyumlu seçilmesi ve pedagojik hedeflerle örtüşecek şekilde yapılandırılması kritik önem taşır. Bu düşünceler doğrultusunda bu makalede, ilköğretim ve lise düzeyindeki müzik dersleri ya da okul sonrası etkinlikler kapsamında yürütülen orkestra çalışmalarına odaklanılmış; repertuvar seçimi, materyal oluşturma, düzenleme süreçleri ve performans hazırlık stratejileri bağlamında analiz ve önerilerde bulunulmuştur.
Orkestranın Oluşturulması ve Öğrenci Seçimi
Okul orkestralarının temel amacı, öğrencilerin hem müzikal hem de sosyal becerilerini geliştirmektir. Bu doğrultuda, orkestra oluşturulurken öncelikle öğrencilerin kazanımları göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu durum, her öğrencinin hiçbir ön koşul olmadan orkestraya kabul edileceği anlamına gelmemelidir. Müzikal düzeyi, orkestra genel seviyesinin belirgin şekilde altında olan öğrenciler, hem topluluğun genel performansını olumsuz etkileyebilir hem de kendi gelişim süreçlerinde öz güven ve öz saygı kaybı yaşayabilirler. Bu nedenle, orkestraya öğrenci seçimi dikkatli bir planlamayla yürütülmelidir. Teknik düzeyi henüz yeterli olmayan öğrencilere, bu durum pedagojik bir yaklaşımla açıklanmalı; eksik oldukları yönler açıkça belirtilmeli ve gelişim için somut hedefler sunulmalıdır. Böylece bu öğrenciler orkestraya hazırlık sürecine dahil edilerek, belirli periyotlarla yapılan takip ve değerlendirme çalışmalarıyla, sonraki dönemler için kendilerini geliştirmeye devam edebilir.
Repertuvar Seçimi
Repertuvar seçimi, okul ortamında öğrencilerle yapılacak bir çalışma sürecinde kritik unsurlardan biridir. Öğrenci orkestraları için repertuvar belirlerken eğitsel ve sanatsal hedefler birlikte göz önünde bulundurularak, öğrencilerin teknik ve müzikal gelişimlerini destekleyici ve aynı zamanda çalma motivasyonlarını artıracak eserler tercih edilmelidir. Bu sebeple seçilen eserlerin teknik ve müzikal zorluk seviyeleri, öğrencilerin mevcut enstrüman çalma becerileri, motivasyon, parçaların pedagojik özellikleri ve sürecin hedefleri gibi ana kriterler titizlikle ele alınmalıdır.
👉Repertuvar seçimi aşamasında en önemli kriterlerden biri, seçilecek eserlerin teknik ve müzikal zorluk seviyelerinin öğrenci grubuna uygun olmasıdır. Orkestra üyelerinin enstrümana hâkimiyet düzeyi, çalınacak eserlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Çok zor eserler öğrencilerin motivasyonunu düşürüp özgüveni olumsuz etkileyebilirken, çok kolay eserler ise müzikal gelişimi sınırlayabilir. Bu nedenle, eserlerin teknik zorlukları analiz edilmeli ve zor-kolay dengesi sağlanmış bir eser havuzu belirlenmelidir. Ayrıca, eserin ritmik-tartımsal yapısı, tempo değişimleri, tonal donanımı, artikülasyon-dinamik çeşitliliği ve form yapısı gibi müzikal unsurlar da öğrencilerin deneyim ve beceri düzeyine göre değerlendirilmelidir.
👉Repertuvar seçilirken, hangi konsepte göre hazırlık yapılacağı da mutlaka göz önünde tutulmalıdır. Örneğin; özel günler kapsamında okulda yapılacak 10 Kasım, 29 Ekim gibi resmi bir törene yönelik olarak mı çalışılacak, yoksa başka bir okulda veya mekanda gerçekleştirilecek müzik-sanat festivali için mi hazırlık yapılacak? Resmi törendeki bir bölüm için çalışılacaksa bu törenin içeriğine uygun bir eser mi seçilecek? Ya da yine okuldaki bir konferans, seminer, toplantı vb. organizasyon dahilinde mi sahne alınacak? Bu çalışma, takvimlendirilmiş bir güne yönelik olarak mı yürütülecek yoksa sadece ders dışı etkinlik olarak mı çalışılacak? Bu sorulara verilecek yanıtlar, repertuvarın oluşturulma aşamasını doğrudan etkilemektedir.
👉Diğer taraftan repertuvar belirlenirken öğrencilerin görüşlerinin alınması, çalışma süreci için gerekli olan motivasyon için çok önemli olmakla birlikte, eserlerin pedagojik açıdan öğrencilerin yaş ve gelişimsel özelliklerine uygun olmasına da dikkat edilmelidir. Seçilecek eserlerin türleri, dönemi gibi konularda zaman zaman öğrencilerle görüş ayrılığı yaşanabilir, ancak söz konusu görüş ayrılığının uyumlu bir birlikteliğe ve eşgüdümlü bir prova sürecine dönüşebilmesi için öğretmenin deneyimi ve ikna ediciliği öne çıkmaktadır.
👉Geleneksel ve çağdaş eserler arasında dengeli bir dağılım sağlamak da bir diğer önemli kriter olarak yer almaktadır. Geleneksel eserler, özellikle klasik müzik repertuvarının temel taşlarını oluştururken, çağdaş eserler öğrencilere yenilikçi müzikal teknikleri ve farklı anlatım biçimlerini deneyimleme fırsatı sunar. Klasik Batı Müziğinin önde gelen eserleri; öğrencilere müzikal form, armoni ve çalgılama açısından sağlam bir temel sunarken, müziğin temel yapı taşlarını anlamalarına yardımcı olur. Bununla birlikte, Türk Halk müziğinin seçkin örneklerinin çok sesli düzenlemeleri ve diğer yerel müzik kültürlerinden alınan eserler de öğrenci orkestralarına önemli kazanımlar sağlar. Ayrıca, film müzikleri, müzikal şarkılar, caz uyarlamaları veya popüler müzik düzenlemeleri öğrencilerin ilgisini çekerken, orkestra repertuvarına dinamik ve çağdaş bir boyut kazandırabilir.
Parti-Enstrüman Dağılımı
Öğrenci orkestralarında parti ve enstrüman dağılımı, eserin dengeli, doğru ve uyumlu bir şekilde seslendirilebilmesi için dikkatle yapılmalıdır. Öğrencilerin teknik seviyeleri de partilerin dağıtımında önemli bir faktördür. Çünkü seçilen edisyonda parçanın akışı, tonalitesi, enstrüman dağılımı, solist sayısı gibi etkenler, orijinal haline göre farklılık gösterebilir.
Bu konuya ek olarak, özellikle okul orkestralarında belirli enstrümanların eksik olması sık rastlanan bir durumdur. Bu gibi durumlarda, eksik çalgılar için alternatif stratejiler üretilerek müzikal denge korunabilir.
👉Örneğin, viyola eksiği olan bir orkestrada, armonik yapıdaki bu eksiği gidermek için üçüncü keman partisi oluşturulabilir. Veya kontrbas olmayan orkestralarda, çelloların veya piyanonun ya da bas gitarın bas partisini güçlendirmesi sağlanabilir.
👉Aynı şekilde, yeterli sayıda üflemeli çalgı bulunmuyorsa, yaylı çalgılara ekstra bazı özel düzenlemeler yapılarak armonik yapı korunabilir. Tüm bu önerilere ek olarak, eksik enstrüman partileri ses dengesi iyi ayarlanacak bir dijital klavye ile de desteklenebilir.
Bu aşamaların tümünde, öğrencilerin seviyelerine göre partiler farklı zorluk derecelerinde düzenlenmeli, teknik açıdan üst düzey öğrenciler daha çok ana melodiyi çalarken, orta veya başlangıç seviyesindeki öğrenciler daha temel eşlik partilerini üstlenmelidir. Ancak, sürekli eşlik partisi çalmak durumunda kalan öğrencilerin motivasyonunu korumak için, düzenleme yapılırken ana melodinin görece kolay bölümleri bu öğrencilerin partilerine de dağıtılabilir. Böylece orkestra içindeki herkesin aktif katılımı sağlanırken, müzikal bütünlük de korunmuş olur.
Parti dağılımında sıkça karşılaşılan zorluklardan biri de, öğrencilerin neredeyse tamamının, bireysel teknik seviyelerinin tanıdığı olanaklardan bağımsız olarak ana melodiyi çalma isteği ve hevesidir. Elbette çok sesliliğin (özellikle de homofonik müzikal doku örneklerinde) gereği olarak bir parti ana melodi çalarken, diğerlerinin eşlik etmesi son derece doğaldır. Ancak söz konusu grup öğrenci olunca öğretmenin en çok zorlandığı anlardan biri, bu yapıyı öğrencilere açıklamak ve onları ikna etmektir. Her partinin bütün içinde önemli bir işlevi olduğunu, herkesin ana melodiyi çalması durumunda müzikal zenginliğin kaybolacağını anlatmak; hatta ana fikrin yan unsurlarla desteklenmediği sürece yeterince anlamlı olamayacağını örneklerle açıklamak, öğrencilerin kendi partilerini sahiplenmelerini kolaylaştırabilir.
Düzenleme-Aranjman Süreci
Seçilen eserlerin, ulaşılan orijinal kaynaktaki versiyonuyla öğretmen tarafından gerekli düzenlemeler yapılacak versiyonu arasındaki farklar ve yapılacak değişiklikler öğrencilerin mevcut bilgi ve müzikal deneyimleriyle yakından ilişkilidir. Öğrenci orkestrası için düzenleme/aranjman yaparken en temelde; öğrencilerin teknik yeterlilikleri, enstrüman dağılımı ve dengesi, parçanın yapısı ve süresi, prova mekanının olanakları, ekipman niteliği ve planlı prova sayısı gibi birçok etken göz önünde bulundurulmalıdır. Orkestra üyelerinin bireysel çalgı hakimiyeti farklılık gösterebileceğinden, düzenlemelerin hem çalınabilir hem de müzikal açıdan tatmin edici olması önemlidir. Ayrıca, orkestradaki enstrümanların tınısal özellikleri ve işlevleri doğru biçimde değerlendirilerek, uyumlu ve dengeli bir ses dokusu oluşturulmalıdır. Öğrencilerin motivasyonlarını artırmak ve performans sırasında kendilerini rahat ve güvende hissetmelerini sağlamak için, uygun teknik seviyede, ilgi çekici ve akıcı bir düzenleme yapılmalıdır.
👉Düzenleme-aranjman süreci, hem teknik uygunluk hem de müzikal bütünlük açısından dikkatle planlanmalıdır. Bir eserin orkestra için uyarlanmasında, öncelikle eserin ana melodisi, armonik yapısı ve ritmik düzeni analiz edilmelidir. Öğrencilerin teknik seviyeleri göz önünde bulundurularak, bazı zor pasajlar sadeleştirilebilir veya alternatif çalım teknikleri önerilebilir. Düzenleme sürecinde enstrüman gruplarının karakteristik özellikleri dikkate alınarak, her enstrümana uygun ses renkleri ve görevler atanmalıdır. Örneğin, kemanlar için başlangıçta daha çok tercih edilen La ve Re Majör tonalitesi, aktarımlı nefesli çalgılardan sib klarnet veya alto saksafon için çok daha zor bir donanıma denk gelir. Bu nedenle tonalite belirlenirken, orkestradaki tüm çalgıların rahatça seslendirebileceği tonlar dikkate alınmalı, eğer bazı enstrümanlar için zor bir tondan kaçınmak hiçbir şekilde mümkün değilse, melodik ve armonik dokunun dağılımı sırasında aktarımlı entrümanlara daha kolay çalınabilecek sesler verilmelidir.
👉Orkestralarda sayıca daha fazla olan yaylı çalgılar eserin temel armonisini desteklerken, üflemeliler melodik bölümleri üstlenebilir. Vurmalı çalgılar ise ritmik yapının sürekliliğini sağlamanın yanında müzikal dokuyu da güçlendirir. Orkestrasyon sürecinde dengeli bir ses dağılımı oluşturmak için dinamikler, ses seviyeleri ve artikülasyon işaretleri de yine enstrümana özel biçimde titizlikle belirlenmelidir. Örneğin staccato, legato, marcato gibi teknikler yaylı ve nefesli çalgılarda farklı biçimlerde elde edilir. Bu enstrümanları çalan öğrencilerin teknik seviyesi burada da belirleyici bir rol oynar. Diğer taraftan, zor pasajları sayıca az olan öğrenci grubuna atamak, daha az kişiyi daha çabuk ve kolay denetleme şansı yaratması açısından olumlu bir tercih olabilir. Örneğin, solo partiyi tüm kemanlara çaldırmaya çalışmaktansa az sayıdaki saksafon, klarnet, flüt gibi çalgılara vermek pratikte daha kolay bir tercih sunabilir.
👉Ayrıca, entonasyon bütünlüğünü sağlamak ve özellikle yaylı çalgılara entonasyon konusunda destek vermek adına piyano ve/veya klavye eşliği de oldukça kullanışlı bir seçenek olarak düşünülebilir.
👉Bir diğer konu da öğrencilerin önceki müzikal deneyimlerinden daha çok aşina oldukları basit ölçü biçimlerine ek olarak bileşik ve karma ölçülerle karşılaştıklarında gösterecekleri reaksiyonla ilgilidir. Örneğin 5/8, 7/8 veya 9/8’lik bir aksak/karma ölçüyle yazılmış bir parça çalışılacağı zaman, ölçünün alt bölünmeleri bazı hece ve kelimelerle örneklenerek tartımın anlaşılmasını kolaylaştırılabilir; 5/8 için “Mü-zik ö-de-vi” 7/8 için “Kü-tüp-ha-ne haf-ta-sı” veya 9/8 için “ Ba-har gel-di ta-til yak-laş-tı” vb.
👉Öğrencilere dağıtılacak notalarda, beraber çalışırken eserin bölümlerini gösteren prova işaretleri kullanılması oldukça işlevseldir. Özellikle kalabalık orkestralarda tek tek ölçü ve/veya satır saymak yerine prova işaretleri kullanılarak herkesin en hızlı biçimde çalmaya başlaması sağlanabilir. Örneğin doğru çalınmayan bir yeri detaylı çalışırken öğretmenin “62. ölçüden çalıyoruz” demesi yerine “E harfinden başlıyoruz” demesi gibi.. Ayrıca yine öğrenciler için yazılan notalarda geleneksel dinamik, artikülasyon gibi elementlerin yanında parçanın karakteri, parçaya başlangıç stratejisi (bu durum bazen enstrümana özgü de olabilir: örneğin, yaylı çalgılar için “yayın ortasında başla” notu) gibi unsurları hatırlatan küçük notlar da eklenebilir. Aynı şekilde parçanın belli bölümlerinde öne çıkması gereken partileri hatırlatmak da etkili bir yöntemdir: “Klarnetin duyulmasına izin ver”, “özellikle çelloların partisini dinleyerek çal” veya “birazdan general pause geliyor, dikkat” gibi.
Çalışma süreci
Öğrencilerin teorik ve pratik bilgi seviyelerindeki farklılıklar, bu kriterde de karşımıza çıkmaktadır. Profesyonel orkestralarda şefin bir çalgı grubunu çalıştırırken diğer çalgı gruplarının sabırla beklemesi her ne kadar olağansa, öğrenci orkestralarında bu durumun tersinin yaşanması da o kadar doğal karşılanmalıdır. Çünkü öğrencilere “bir bütünün parçası” olduklarını hissettirmek, elde edilecek büyük ve güzel sonucun ancak ve ancak sabırlı, gerekirse tek tek çalışarak elde edileceğini öğretmek zaman alacaktır.
👉Bu doğrultuda en etkili yöntemlerden biri, ana melodiyi seslendiren grubu tek başına çaldırıp diğer grupların çalmadan sadece dinlemelerini sağlamak ve ana melodinin armoniden ve eşlikten yoksun olarak tek başına duyulduğu anların ne kadar düz ve sıradan bir etki bıraktığı konusunda öğrencilerde farkındalık yaşatıldığı etkinliklerdir. Bu sayede eşlik partisi çalan öğrencilerin kendi partilerine ve orkestradaki önemlerine ilişkin öz saygı kazanmaları da sağlanabilir.
Yukarıda bahsettiğimiz tüm kriterlere destek olacak çok önemli bir unsur da, orkestraya yapılan özel düzenlemelerin ses dosyalarının da öğrencilerle paylaşılması hususudur. Ses dosyaları enstrüman bazında ve farklı tempolarda olabileceği gibi, tüm performansı içeren versiyonlar da öğrencilerle paylaşılabilir, böylece okul dışında da doğru tempoda ve entonasyonda çalışmaları sağlanabilir.
KAYNAKLAR
Burak, S., ve Baş, A. (2024). The effect of musical play on the social skill development of primary school students. International Journal of Psychology and Educational Studies, 11(1), 115-125.
Hallam, S. (2010). The power of music: Its impact on the intellectual, social and personal development of children and young people. International journal of music education, 28(3), 269-289.
McPherson, G.E., ve Welch, G.F. (2018). "Music and music education in children's lives." In Music Learning and Teaching in Infancy, Childhood, and Adolescence (pp. 3-18). Oxford University Press.
Zhan, H. (2025). The Influence of Music Education on Students’ Social Skills Development. In SHS Web of Conferences (Vol. 213, p. 02019). EDP Sciences.